IN-BETWEEN Tasarım Platformu olarak 2016’da başladığımız SPOTLIGHT serisine SPOTLIGHT+podcast ile devam ediyoruz. SPOTLIGHT, yeni sezonunda değişen dünya dinamiklerine karşı, üretimleriyle pozitif bir tavır geliştiren genç jenerasyona odaklanıyor ve bu sezon podcast kanalı ile erişimini genişletiyor.
SPOTLIGHT+podcast kapsamında beşinci konuğumuz tasarladıkları ürünler ve kullandıkları dilde kapsayıcı olmayı hedefleyen tasarım stüdyosu EPICENE.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Burak: 29 yaşındayım. Endüstri ürünleri tasarımı mezunuyum. Milano’daki eğitimimin ardından Türkiye’ye dönerek Damla ile Epicene’i kurduk.
Damla: Ben de 27 yaşındayım. Hukuk fakültesi mezunuyum, stajımı tamamladıktan sonra kendimi ait hissetmediğim o alandan uzaklaşarak tasarım yapmaya başladım ve bu yol beni Epicene’e getirdi.
Epicene’i kurma fikri nasıl oluştu?
Damla: Avukatlık stajımı yaparken hayattan istediğimin bu olmadığını çok net bir şekilde fark ettim ve bir gün gelen ilhamla takı tasarımı yapmaya karar verdim. İlk aradığım kişi bu hayalimi gerçekleştirebileceğimi bildiğim Burak oldu ve birlikte yoğun bir çalışmanın ardından ilk olarak marka kimliğini oluşturduk daha sonra da tasarımlarımızı hayata geçirdik. Avukatlığı bırakmak bana hiçbir zaman değişik bir karar gibi gelmemişti, oldukça doğal bir adım atıyormuş gibi hissediyordum fakat şimdi baktığımda aslında yaptığım şeyin cesaret istediğini farkediyorum çünkü tüm hayatımı tamamen değiştiren bir karar oldu. Sanırım ben aradığı cesareti doğal bir şekilde daima içinde bulan bir insanım ve bu konuda şanslıyım. Cesaretimi körükleyen ve harekete geçmemi sağlayan kişi ise Burak. Onu arayıp bu fikrimden bahsettiğimde bana söylediği tek şey “Hadi yapalım.” olmuştu. 2 yıldır her gün birbirimize hala bu cümleyi tekrarlarız, gerek kelimelerle gerek hareketlerimizle.
Epicene kelime anlamı olarak cinsiyetsiz demek. Bugün eşitlikçi yaklaşımı olan markaların yaygınlaştığını görüyoruz. Markanızın ismi ve toplumsal algılara karşı duruşu hakkında neler söylersiniz?
Damla: Günümüzde bir markayı yalnızca üretip satan bir yerde konumlandırmak bana göre onu yetersiz kılıyor. Değerlerinin farkında olmak ve daha da önemlisi onlar hakkında konuşabilmek çok önemli. Her marka için bu durum farklı olacaktır tabii. Sadece eğlenmeyi vurgulayan bir marka ile çok politik söylemleri olan bir marka arasında herhangi bir ayrım yapmıyorum. Epicene her cinsiyete ait olan veya hiçbir cinsiyete ait olmayan anlamına gelen, çok kapsayıcı ve tanımsızlığı tanımlayan bir kelime olarak bizi ifade ediyor. Konuşmaya kendimizden başlamayı tercih ediyoruz; toplumdaki yerimiz ve değerimizi ifade etmek açısından yer aldığımız platformun gücünün farkındayız ve bunu kullanmaktan çekinmiyoruz. Cinsiyet ve cinsel yönelimlerin yarattığı ayrımcılığa karşıtlığımızı ve herkesin kendini dilediği şekilde ifade etmesi özgürlüğünü savunuyoruz. Bunun için herhangi bir cinsiyetle direkt olarak bağdaşmamak bizim için çok önemli. Hem ürünlerimizde hem de dilimizde kapsayıcı olmayı hedefliyoruz. Rol kavramları ve algısal farklılıklar bizim için düşünülmeye ve konuşulmaya değer.
Haftada iki gün kullanıcılarınıza mailler gönderiyorsunuz. Bu, marka topluluğu oluşturmakta çok büyük bir etken. Mail içeriğiniz markadan öte, kullanıcılarla bir diyalog kuruyor. Bu mailler nasıl başladı? Neyi hedeflediniz?
Damla: Ben her zaman kelimelerle düşünen bir insan oldum. Ürün tasarlarken bile kelimelerle başlıyorum ve ilerliyorum, defterlerim çizim yerine kelimelerle dolu. Bu durumun alışılmışın dışında olduğunun farkında değildim ve içimden geldiği gibi davranıyordum. Nasıl takı yapma fikri aklıma bir anda geldiyse, bülten gönderme fikri de o şekilde geldi. Bir pazar günü ofiste oturuyorken Sunday Read adıyla birkaç tavsiye sunduğumuz ve geçtiğimiz hafta ile ilgili bir değerlendirme yapmanın gerekliliğini hissettim. İlk bülteni bu şekilde oturup yazdım ve o günden beri hem üyelerimizin sayısı hem de bültenlere olan olumlu geri dönüşler artıyor. Bu şekilde de bültenler kendi yolunu buluyor. Haftada bir olan Read’leri ikiye çıkarmamızı da okuyucuların isteği üzerine yaptık. Aslında bu iletişimin herhangi bir marketing tarafı yoktu; iletişim kurma isteğinden doğan, oldukça doğal gelişen bir yapılanma oldu diyebilirim. Epicene hiçbir zaman yalnızca ürün odaklı olmadı; duruşumuzla, partilerimizle ve bültenlerle çok yönlü bir marka yarattığımıza inanıyorum. Başka türlüsünü istemezdim.
Oluşturduğunuz topluluktan geri bildirimler alıyor musunuz? Epicene kullanıcıları ile nasıl bağ kuruyor?
Damla: Bir topluluk oluşturma fikri bana biraz uzak geliyor açıkçası. Var olan çok güzel bir toplulukta yerimizi edindiğimizi hissediyorum daha çok. İstanbul’da inanılmaz yaratıcı ve üretici bir genç nesil var, çevremizden aldığım ilham beni her gün büyülüyor. Biz sadece kendimiz olduk, kendimizi yansıttık ve müthiş yaratıcı insanların arasında bulduk kendimizi.
İçinde bulunduğumuz bu alanda birbirimize geri dönüş yapmak çok önemli. Yaratıcı bir alanda çalışıyorken her gün çalışmanı sağlayacak o inancı bulman gerekiyor, bu inanç çok kez kırılabiliyor ve onsuz yaptığın şeyi yapmak mümkün değil. Hem kendimize hem de birbirimize ihtiyacımız olan o inancı sağlamak hayatımızın gerekliliklerinden biri. Bu konuda da oldukça şanslıyız; çünkü birbirimizi tanıyoruz, görüyoruz ve birbirimizden geri tutmuyoruz kendimizi. Benim şahit olduğum kadarıyla hiçbir ego savaşı yok ve sanatçılar, tasarımcılar, üreticiler olarak hep birbirimizin yanında ve arkasında duruyoruz. Türkiye’de bu işleri yapmak eminim Avrupa ülkelerine göre daha zor, çünkü hakettiğimiz değeri görmemiz ya uzun zaman oluyor ya da en kötü ihtimalde mümkün olmuyor. Bu yüzden bu değeri hem kendimize hem de çevremizdekilere göstermek bize düşüyor. Bunu hepimizin çok iyi başardığımızı düşünüyorum.
Müşterilerimizden ise yine hislerimizin karşılığını bulabildiğimizi büyük bir mutlulukla söyleyebilirim. Sanırım yaratıcı bir insanı en çok mutlu eden şeylerden biri yaptıklarının karşı tarafa geçtiğini görebilmek. Bunu görebiliyor olmak çok değerli bizim için.
Bir markanın bağ kurmasından bahsediyorsak, ortada sunduğu bir şey olması gerekiyor. Bu sunulan şey yalnızca ürünle sınırlı kaldığında ve söyleyecek bir şeyi olmadığında markanın, maalesef karşı tarafa çok geçemiyor ürünler de. Bağımızı ilk olarak kendi söyleyeceklerimizi ve hissettireceklerimizi anlamakla kuruyoruz, bu da kendimizi dinlemekle başlıyor tabii. Daha sonra samimiyetle çalışkanlığın birleşmesi gerektiğine inanıyorum. Bu niyetler olduğu sürece yol daima bulunuyor.
Yakın zamanda ev ürünleri koleksiyonu çıkardınız. Devamında neler yapmayı planlıyorsunuz?
Burak: Ev ürünleri markayı kurduğumuzdan beri aklımızda olan bir ürün alanıydı fakat gerekli üretim ağlarını kurabilmek ve istediğimiz kitleye ulaşabilmek için bekledik biraz aslında. Ev ürünlerinin marka içinde nasıl konumlanacağını ve nasıl tepki alacağını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Buradan alacağımız geri dönüşler ev koleksiyonunda, önümüzdeki yıllarda neler göreceğimiz konusunda etkili olacak Epicene ürünlerinin temel değerlerinden olan yeni malzeme ve üretim tekniklerini ev koleksiyonunda da görebileceğimizi söyleyebilirim.
Epicene evde kalma sürecinde neler yaşadı?
Burak: Topağacındaki yeni mağazamızı tamamladığımız hafta, sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalar başladı. Bu sebeple aslında Damla da ben de çok yoğun bir süreç sonrası fiziksel olarak dinlendiğimiz iki ay geçirdik. Bu süreçte gelecek planları yapıp mağaza ile ilgili kararlar aldık, hepimizin birlikteliğe ihtiyacı olduğu bu dönemde iletişimimize öncelik verdik.
Damla: Karantina süreci benim de evimi kurduğum döneme denk geldi. Bu nedenle evin yaşam alanı olarak sunduklarını, sunabileceklerini değerlendirdim ve buna yönelik planlar yaptım. Bunlar da yakında yeni koleksiyonumuzda sunacağımız ürünler arasında. Aslında bu dönemin sağlığını koruyabilen herkese iyi geldiğini düşünüyorum, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı düşünebildiğimiz bir dönem olarak hayat boyu unutamayacağımız bir süreç geçirdik. Çok fazla kişinin hayatına farklı yön vereceğini düşünüyorum bu sayede. Markaların da dönüşeceği kanısındayım.
Son olarak, gelecekteki planlarınızdan bahseder misiniz?
Damla: İlk planımız mağazamızın oturması ve sirkülasyonun sağlanması. Açıkçası benim en heyecanlı olduğum şeylerden biri toplanabildiğimiz noktada yapacağımız ilk partimiz. Deneyime markaya ilişkin her alanda çok önem verdiğimiz için, partilerimizle ilgili de birçok planımız var tabi. Sonbaharda yeni sezonumuzu çıkaracağız ve bu sezonda tekstile yer vermek isteğindeyiz. Bunun dışında belki biraz daha uzak bir gelecekte Epicene gece yemekleri adıyla kapalı etkinlikler yapmak gibi bir hayalim var, gerçek olur mu bilemiyorum fakat hayal etmek beni heyecanlandırıyor.