IN-BETWEEN Tasarım Platformu olarak 2016’da başladığımız SPOTLIGHT serisine SPOTLIGHT+podcast ile devam ediyoruz. SPOTLIGHT, yeni sezonunda değişen dünya dinamiklerine karşı, üretimleriyle pozitif bir tavır geliştiren genç jenerasyona odaklanıyor ve bu sezon podcast kanalı ile erişimini genişletiyor.
SPOTLIGHT+podcast kapsamında altıncı konuğumuz bir desen markası ve tasarım stüdyosu LAR Studio’nun kurucusu Laris Alara Kilimci.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
28 Haziran 1993’de Long Island, New York’ta doğdum. Kendimi ifade etmek, kendi dünyamı yaratmak, üretmek ve hayal edebilmek benim için hep bir öncelikti. Lise yıllarımda müzik ve grafik tasarım arasındaki ilişkiden hoşlandığım için üniversitede grafik tasarım okumaya karar verdim.
O dönem, özellikle bağımsız müzik kültürü ve ilginç objeler biriktirmek kafamda görsel imgeler canlandırıyor, hayal kurmamı sağlıyordu. İstanbul’da yaşıyorum. Dans etmek, yeni parçalar araştırmak, ‘flanör’ yolculuklar, tasarım objeleri araştırmak ilgi alanlarımdan bazıları.
LAR Studio’nun hikayesine biraz değinelim. Central Saint Martins Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olup Türkiye’ye geldiğinizde tasarım alanında ne gibi gözlemleriniz oldu? Lar Studio’yu kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Central Saint Martins’te aldığım eğitimde bizlerden, endüstrinin içinde nereye ait olduğumuzu belirlememiz ve tasarımcı olarak kimliğimizi zaman içinde oluşturmamız bekleniyordu. Ben oldukça deneysel çalışıyordum ama hocalarım hep elimden çıkan işlerin modern dönem sanatçıları gibi spesifik bir tarzı olduğunu söylüyorlardı. Sonuçtansa, yaparken eğlenmek, ilham veren anlar yakalamak benim için önemli.
Ortaya çıkardığım görsel işlerin bir galeride veya bir televizyonda dönemsel olarak yayınlanması fikri hoşuma gitmedi. Fiziksel objeler ve güzel şeyler yaratmak istiyordum. Aslında LAR, en temelde bu düşünceden ortaya çıktı. İstanbul’a döndüğümde ne yapmak istediğimi çok düşünmedim. Başlarda kendimi moda, reklam, tasarım sektörlerinde farklı iş tecrübelerine attım ama hepsi çok kısa sürdü. Orada bulunmak istemediğimi işe girdiğim anda anladılar, ben de biliyordum zaten.
New York’ta geçirdiğim 2016 yazında bazı taşlar yerlerine oturdu ve LAR’ı kurmaya karar verdim. İstikrar, özerklik isteği, kendi değer yargılarımı karşılayan bir işte çalışacak olmak, yaratıcılık sınırlarını benim belirliyor olmam bu işi kurmamdaki en büyük motivasyon ve enerji kaynağımdı. Günün sonunda bütün kararları sizin verebilmeniz ve sorumluluk almanız gerekiyor. Çok şanslı bir nesiliz bence, her şeyi kendimiz öğrenebiliriz.
LAR Studio, etnik desenleri ve kullandığı renkler ile tasarımcının gözlemci ve kültürleri birleştirici bakışını ortaya koyuyor. Tasarım sürecinde nelerden ilham alıyorsunuz?
İlham kaynaklarımı kısıtlamıyorum. Gördüğüm şeyler farklı çağrışımlar yaratabiliyor zihnimde ve kolaj oluşturuyorum. Dinamik, ilginç ve duygusal bağlar kurduğum temalar, çalışmalarıma ilham verebiliyor. Bu konu üzerine spesifik bir örnek vermek daha doğru olur; mesela ‘Babelnova’ isimli tasarımımda saykodelik görsel bir dille Babil Kulesi’nin mistik mimarisi ilgimi çekmişti. İnsanların yaşayış şekillerini düşünüp onları farklı bir çizgide, renk seçiminde, akışta toplamak hoşuma gidiyor.
Desenleri elle çiziyor ve “kusurları” bir tasarım öğesi olarak kullanıyorsunuz. Bu yöntemin arkasındaki yaklaşımınızdan bahseder misiniz?
Kusur demek istemem fakat simetriden hoşlanmıyorum. Akışkan, dinamik ve primitif bir tada sahip işleri seviyorum. Desenleri elle çiziyorum, çünkü çizerken keyif alıyorum ve bu şekilde yapmak çok doğal geliyor, adeta akıyor. Kontrolüm dışında bir şeylerin gerçekleşmesi hoşuma gidiyor. Bence dünyanın bir tutam spontane ve özgür olmaya ihtiyacı var. Kendi içimde ve günlük hayatımda zaman zaman neşeli olamasam da, özgür ve neşeli ruh LAR’ın dünyası, içimde bir yerde bulunan akış hissinden doğdu. O aslında hepimizin içinde ama günlük hayat ve toplum baskısı o akışkan renkli perspektifimizi törpülüyor.
Türkiye’de girişimci bir kadın olmak hakkında neler söylersiniz?
Bence bu konuda Türkiye’de pozitif bir ayrımcılık var, bu da ülkemizin hala gelişmekte olan bir ülke olmasından kaynaklanıyor. Ben yaptığım işi bir kadın olarak veya bir erkek olarak yapmayı istemiyorum. Ürünlerimiz belirli bir cinsiyet için değil, renkli ve karakteristik tüketim yapan kişiler için. Kadın girişimci olmak hakkında bir şey söyleyemem ama genç bir girişimci olarak, duruşunuzun net olması, mütevazi ama kendinizden emin olmanız, aldığınız kararların yüzde yüz arkasında durmanız ve sorumluluk almanız gerektiğini düşünüyorum. İçinizde o enerji varsa cesaret geliyor bence.
Son olarak, LAR Studio’nun gelecekteki planlarından bahseder misiniz?
Plan yapmayı sevmiyorum. Hele şöyle bir dönemde plan yapmak oldukça zor, değil mi? Bu soruyu bir sene önce sorsanız LAR ile ufak bir dünya turu yapmayı düşündüğümü söylerdim. İronik bir şekilde şu an en son yapabileceğim şey bu. O yüzden daha yeni kabul ettim durumu. New York çıkışlı bir ayakkabı markasıyla Eylül’de lanse edeceğimiz bir işbirliğimiz var. Onun haricinde gerçekten bir planım yok.
Mükemmeliyetçiliğin sona erdiği, hepimizin daha rahat, dürüst ve bireysel hissettiği bir dönemdeyiz bence. Bir sonraki gideceğim yerin neresi olduğunu bilmiyorum ama sizi sevindirecek ve günlük hayatınızın içinde olacak işler üreteceğimi düşünüyorum. Eğer farklı şeylerle karşılaşmazsam.
Editör: Özge Adanır